sairyusuf

Melis

ONA GİTMEK İÇİN BEN AŞKI SEÇTİM
 
Hakka ulaşacak pekçok yollar var
Ona gitmek için ben aşkı seçtim
Var olan dinlerde hayli kollar var
Ben de mevlam diye kolları açtım
 
Yüreğimden hakkın kelamı aktı
Münker münafığın bendini yıktı
Önüme ateşten bir köprü çıktı
İnce kıl köprüden şah deyi geçtim
 
Bir yanım zahiri kimsesiz kalmış
Bir yanım batini aşk İle bulmuş
Çölde kalmış gibi yüreğim yanmış 
Kevser ırmağından bir dolu içtim
 
Hoş sohbetli olsun kederli evler
Huzur versin halka cüsseli devler
Bir Suhuf kitabı bak neler söyler
Hatırlayıp şeytan şerinden kaçtım
 
Kul Yusuf mevlanın tadını tattım
Ondan bedenime çok şeyler kattım
Her din adamıyla hoş sohbet ettim
Ancak her birine bir kıymet biçtim
 
Yusuf Aslan

GÖNÜL AVUTMANIN SEVDASI OLMAZ
 
Karşılık bulmayan sevdanın aşkın
Vallah billah hiç bir manası olmaz
Sevdalar perişan akıllar şaşkın
Gönül avutmanın sevdası olmaz
 
Sanki lokma verdi yağlı aşından
Altın akçesiyle zümrüt taşından
Hayal ile gitme aşkın peşinden
Bir yiğidin böyle havası olmaz
 
Ufak-ufak eşten dostan kaçıyor
Konuştukça yerden göğe uçuyor
Bilmem ki bu aşkla nere göçüyor
Küllenmiş bir aşkın davası olmaz
 
Her şeye şahittir o yüce Allah
Bir değil bin kere giydirir külah
Tatlı dil dökerek azleder vallah
Daha bu sevdanın kavgası olmaz
 
Yapraklar sararıp yere düştükçe
Gönüller kabarıp sevda şiştikçe 
Amansız rüzgarlar böyle estikçe
Garip Kul Yusuf'un leylası olmaz
 
Yusuf Aslan

NEVRUZUN GELİŞİ MÜBAREK OLSUN
 
Ey başımın tacı yüce milletim 
Nevruzun gelişi mübarek olsun
Yüceler yücesi çıksın devletim
Yaradan aşkına keramet olsun
 
Ergenekon’dan çıkış bulduğu
Bu çıkış yolunun akdi dolduğu
Gece ve gündüzün eşit olduğu
Bu güzel günlerde ibadet olsun
 
Dünya alem ile hem Anadolu 
Orta Asya devletlerin tek yönü
Doğa ve çevrenin uyanış günü
Mart’ın yirmi biri delalet olsun
 
Gelin kızlar halay çekip oynasın
Yiğitler ateşin üsten hoplasın
Bütün millet bir araya toplansın
Hoş sohbetler ile kelamet olsun
 
Rengarenk yetişti nevruz çiçeği
Onu incitmesin rüzgar küleği
Kul Yusuf’un yüce haktan dileği 
Ne bir yokluk nede sefalet olsun
 
Yusuf Aslan

SENİ TAMAMLAYAN RUHU BULMANDIR
 
Bire insanoğlu en önemli şey
Seni tamamlayan ruhu bulmandır
Kendini her bilen bayan İle bey
Cana can katacak rüku bulmandır
 
Bakmaya hiç gerek yoktur aynaya
Gönüller gark olmuş ulu hüdaya
Yaradan nurunu serpmiş dünyaya
Senin dünyada ki nuru bulmandır
 
Zemzem suyu içer bir güzel tastan
İçenler bağlanır gönülden baştan
Dertlere düşüren değil be ustam
Gönlünü hoş eden yari bulmandır
 
Ne güzel yazılmış bir kelamullah
Gönüller nuş eder vallahi billah
Gönül dostlarına Allah eyvallah
Diyeceğin sevgi yeri bulmandır
 
Bir zamanlar Musa turun dağında
Çepeçevre olmuş hakkın ağında
Ey bire Rahmani Firdevs bağında
Gönlünde açacak gülü bulmandır
 
Bulmandır ey güzel Yusuf bulmandır
Yaradan mevladan murat almandır
 
Yusuf Aslan

BEN O ZALİMLERE GÖNÜL BAĞLAMAM
 
İmam Hüseyin’i bilmeyenleri
Ben o zalimlere gönül bağlamam
Haşimi soyuna kast edenleri
İnsan olsa bile duyup inanmam
 
Şu garip halimi gören olmadı
Türküm kürdüm diye soran olmadı
İnsan olan biri gelip sormadı
Ben o zalimlere daha güvenmem
 
Şu alemi münkir olan kaplamış
Zalimler elinden garip ağlamış
Dört tarafı gönülgözüm aramış
Arasamda mümin müslim bulamam
 
Birkaç zalim Ankara’ya gitmişler
Adana halkını muhbir etmişler
Tutup insanlıktan beni satmışlar
Böylesine sırt verip de dayanmam
 
Kul Yusuf’un emekleri zay olmuş
Dünkü binmediğim bugün tay olmuş
Edepsizlik münafığa huy olmuş 
Biçare Halime dönüp ağlamam
 
Yusuf Aslan

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ’E İTHAFEN
 
Yüz yedi yıl evveli başlamıştı bu dava
Zalim düşman istila ediyordu yurdumu
Bir milletin vatanı düşmanlaramı heva
Sanki ahtapot gibi sarıyordu yurdumu
 
Bağımsızlıktan fazla, esareti seçerek
Vatan milletten geçip acı şerbet içerek
Padişah bir İngiliz gemisiyle kaçarak
Belkide o düşmana veriyordu yurdumu
 
Zalim düşmanlar ile gizli pusuya yatan
Zalimoğlu zalime değersizmiş bu vatan
Düşman ile bir olup onlar ile keyf çatan
Hainler İstanbul’da satıyordu yurdumu
 
Kara Fatma, Ayşe’nin daha neydi ki yaşı
Unutma erkek gibi bir Halime çavuşu
Hem o Şerife bacı, hem Halide Onbaşı 
Onlar ile bu millet görüyordu yurdumu
 
Çanakkale geçilmez Yusuf’ların beli berk
On sekiz Mart günüde yurdumu ettiler terk
Gazi Mustafa Kemal mavi gözlü Atatürk
Yedi düvel düşmandan alıyordu yurdumu
 
Yusuf Aslan

GÖNLÜM SENİ GÖZLERİNDEN İSTİYOR
 
Ey şu alfabemin en güzel harfi
Gönlüm seni gözlerinden istiyor 
Kalbime kazılmış çok özel harfi
Hal bilmezler gizlerimden istiyor
 
Kaşı gözü yüzü nur olan güzel
Aklı, fikri özgür, hür olan güzel
Özü, sözü, nutku bir olan güzel
Bu can seni özlerinden istiyor
 
Toprağına hakkın nur’u ekilmiş
Yüzlerine gül-güzellik dökülmüş 
Yarışmaya bin-bir güzel katılmış
Kul Yusuf can kızlarından istiyor
 
Yusuf Aslan

GÖNLÜMÜN PAPATYA BAHÇESİ OLDU
 
Gülyüzlü yar senin bir gülüşünle
Şu gönlüm papatya bahçesi oldu
Kurumuş toprağım bir bakışınla
Her tomurcuk güller goncası oldu
 
Elif lam mim dahi çözülmez sırlar
Yaradanın bize sunduğu nurlar
Başının üstünde bir yıldız parlar
Dört yapraklı bir gül yoncası oldu
 
Ey gönlümün şahı canım sevdiğim
Bir nurlu yüzüne gönül verdiğim
Akşam sabah hasretine yandığım
Bir gündüzüm bir de gecesi oldu
 
Şeyda bülbül gibi söyleşir diller
Gönüllerde açar tomurcuk güller
Kalbi neyse dili güzel söz söyler
Yar benim gönlümün yücesi oldu
 
Kul Yusuf’um hakka dilek diliyor 
Çarhıpervaz olmuş aşka dönüyor 
Pencereme konmuş şarkı söylüyor 
Bin - bir kuş türünün sakçası oldu
 
Yusuf Aslan

CEYLANIM
 
Sevip sevilmeyi kolay mı sandın
Canım deyi harap olan Kul Yusuf
Bir zamanlar kuru çöllerde yandın
Yar gözünde serap olan Kul Yusuf
 
Semadan başına hak nuru iner
Başucunda nice melekler döner 
Türkülerle yüreğini mest eder
Bir kadife sesli güzel Ceylanım
 
Şiirlerle büyüleyen goncasın
Gönüllerde sevda dilde hecesin
Bir büyük ozansın birde yücesin
Yüceldikçe turap olan Kul Yusuf
 
Ceylan’ı kendine hayran bıraktın
Sevgi tohumunu kalbine ektin
Şiirlerle bilmem kaç gönül yaktın
Bilmezmisin Ceylan özel Ceylanım
 
Yusuf’u Kenan’dan almış nurunu
Şiirle paylaşır gönül varını
Kimse dolduramaz inan yerini
Yıllanmış bir şarap olan Kul Yusuf

ÖZLERKEN BURNUNUN DİREĞİ SIZLAR
 
Öperken kokusunu çektiysen eğer
Özlerken burnunun direği sızlar 
O bir miski amber tadıymış meğer 
Gönül biran değil her zaman özler
 
Usandıkça usandım şu günlerden
Sensiz geçen bugün ile dünümden 
O mis kokun gelir ta uzak yerden
Gayri yere düştü sensiz bu yüzler
 
Sevdiğim yanıma gayri gel derim
Ne bir su içerim ne ekmek yerim
Gurbeteli mesken eyleyen yarim
Gözlerimiz yolda yolunu gözler
 
Bir sözümü iki etmezdin ezel
Şu yapraklar kaç kere oldu gazel
Bir ben değil canım cananım güzel
Dört göz ile bekler gelinler kızlar
 
En son denecek söz ilkin denilmez
Olur olmaz yerde durup eğlenmez
Hiçbir mevsim bir-birine benzemez
Yusuf ne baharlar gördü ne yazlar
 
Yusuf Aslan

EY YARADAN N’OLUR BUNA BİR EL AT
 
Artık çekilmiyor bu nursuz hayat
Ey yaradan n’olur buna bir el at
Yaşadığım hayat bana bir heyhat 
Ya beni tam güldür yahutta sil at
 
Arsıza nursuza çatma yolumu 
Beni benden eder tutsa kolumu
Gel bağışla tanrım, garip kulunu
Gayri tut elimden birbaştan yarat
 
Şu divane gönlüm hep çare arar
Ben de isterim ki olam bahtiyar
Bir insanoğluyum birde canım var
Yarım kaldı alacağım her murat
 
Bakmaya gerek yok sırlı aynaya
Garip halim ayan olsun mevlaya 
Yaşamaya geldim koca dünyaya
Sanki köroğluna oldum bir kır at 
 
Sandım ki çalkantı sular duruldu
Yine sinem bin-bir sözle vuruldu
Gözlerim yaş doldu gönlüm kırıldı
Niye Kul Yusuf’ta gülmüyor surat 
 
Yusuf Aslan

BU TAŞI KİMİN ÜSTÜNE ATAM
 
Bir muamma oldu aşığa bu şey
Ben bu taşı kimin üstüne atam
Bire cahil şu sendeki sitem ney
Günahını ben keseme mi katam
 
Alıp götürsünler gökteki kuşlar
Belki gerçekleşir hayaller düşler 
Onur ve şerefle yaşadım dostlar
Ben beni üç kuruş pula mı satam
 
O kadar kıymetin, var ise paran
Bir mizan kantarda tartılır daran
Öyle eller var ki harammı haram
Dostlar böyle eli ben nasıl tutam
 
Haklıyı haksızı görüp yazandım
Kendi hallerimde yazan ozandım
Bu yaşıma kadar helal kazandım
Harama el sürmem olsamda idam
 
Heybeme hiç dedikodu katmadım
Haksızla bir olup mazlum atmadım
Kul Yusufum daha haram tatmadım
Bundan sonra hangi haramı tadam
 
Yusuf Aslan

HAK BENİMLE BENDE HAK İLE OLDUM
 
Gönlüme sevgiden birazcık kattım
Hak benimle, bende hak ile oldum
Yaradan Mevlana’nın aşkını tattım
O yüce mevlayı gönlümde buldum
 
Sıtkı candan çağırmasan erişmez
Her kan kale Mevla ile buluşmaz
Kullar bunalmasa Hızır yetişmez
İşte ben bu yolda bir garip kuldum
 
Hep dilek dilerim yaradan senden
Hayır olsun dünüm ile bu günden 
Okudum ilim’den bilim’den fen’den
Senden nasip alıp bir katre doldum
 
Hep bolluk bereket olsun yağışla 
Huzur ve sükunet gelsin tanışla
Bir suçum günahım varsa bağışla
Ben bir garip kulum kapına geldim
 
Tatlar aldım yüce mevlam tadından
Medet mürvet olsun bin-bir adından
İstemek kulundan vermek şanından
Kul Yusuf’a her ne verdiysen aldım
 
Yusuf Aslan

DİLE GELMEYEN AŞK DAHA GÜZELDİR
 
Aşkı yorumlamak güzeldir amma
Dile gelmeyen aşk daha güzeldir
Yüreklerde hissedilen her yanma
Od düştüğü yerde baha güzeldir Baha; Zariflik)
 
Aşkı anlat diye beş harf verildi 
Titreyen kalplerde Allah denildi
Gönderilen hakk Kur’an’a erildi 
Kur’an-ı Kerim’de taha güzeldir (Taha; 20-ci Süre)
 
İnsanoğlu dar divan da sorulur
Bütün hesap kitap orda görülür 
Şah denince akar sular durulur
Aşka düşen gönül Şah’a güzeldir (Şah,a Hz.Ali)
 
Var olsun inançlı her güzel insan
Dünya var oldukça sürer bu iman
Güneş doğup göğe yükseldiği an
Her kuşluk vaktinde duha güzeldir (Duha; 93,cü Süre)
 
Aşka düşen toprak olur yer olur
Gül yüzlüye kalkan olur sur olur
Hem Allah’a bir de yare yar olur 
Kul Yusuf bu aşk-a paha güzeldir (Paha; Değer)
 
Yusuf Aslan

GÖNÜLLER MEVLANIN EVİDİR
 
Bir insanın bir kez kalbini kıran
Kabe’yi yıkmaktan daha kötüdür 
Zira… İbrahim’dir Kabe’yi kuran
Gönüllerse hakk mevlanın evidir
 
Misafir olmuştu Şems’i bir evde
Bir şarap olsaydı hoş olur demde
Yol yolak gösteren Mevlana vede
Pirim Hünkar Hace Bektaş velidir
 
Burhanettin yoldan geriye kalmaz
Hacı Bayram Veli beyhude kılmaz
Keramet her kulun nasibi olmaz
Dost Tanrı dağında Kızıl Delidir
 
Salihler başına hak nuru yağar
Sadık yar olanlar bu nura değer 
Her insanoğlunun gönlüne sığar
Hakka böyle yaklaştıran sevgidir 
 
Hakka hizmetkardır bizim Yusuflar
Allah’ın dostları sadık salihler
Yerin göğün varlığından sunumlar
Tarih ve coğrafya kaynak bilgidir
 
Yusuf Aslan

GÜL YAR GÖNLÜM O GÖNLÜNE EMANET
 
Bir sevda üflendi göğün katından
Yüreğimde aşk-a koptu kıyamet
Ne zahirden haber nede batından
Gül yar gönlüm o gönlüne emanet
 
Şu divane gönlüm arayıp bulsun
Seven sevdiğine kavuşup gülsün
Yeter ki can cananına kul olsun
Umurumda olmaz çıkan kelamet
 
Yar sensiz olmuyor bu gönül imar
Sevdiğim başımda olasın kamer
Bir isterim, bin-bir istemezim var
O ki hakk mevladan ola keramet
 
Boynum kıldan ince olan fermana
Canım kurban emir veren sultana
Senin her bir sözün kanundur bana
Sakın deme sen sağ bende selamet
 
Senin varlığınla gülüm var oldum
Bazan yağmur ile bazan kar oldum
Bir Allah’a bir de sana yar oldum
Kul Yusuf’a gülüm olma muhannet
 
Yusuf Aslan

GÖNLÜM SENİ GÖZLERİNDEN İSTİYOR
 
Ey şu alfabemin en güzel harfi
Gönlüm seni gözlerinden istiyor 
Kalbime kazılmış çok özel harfi
Hal bilmezler gizlerimden istiyor
 
Çok dirsek çürütmüş eli kalemli
Sözü ve sohbeti güzel kelamlı
Her düşüncen benim için önemli
Dilden düşen sözlerinden istiyor 
 
Kaşı gözü yüzü nur olan güzel
Aklı, fikri özgür, hür olan güzel
Özü, sözü, nutku bir olan güzel
Bu can seni özlerinden istiyor
 
Saçlarını tek-tek sayamadığım
Güzel cemaline ayamadığım
Yüzüne bakmaya doyamadığım
Senin gülen yüzlerinden istiyor
 
Toprağına hakkın nur’u ekilmiş
Yüzlerine gül-güzellik dökülmüş 
Yarışmaya bin-bir güzel katılmış
Kul Yusuf can kızlarından istiyor
 
Yusuf Aslan

ŞİRKİ MEŞRU KILMAK AYIP OLAYDIR
 
Şirkten sonra işlediği şu günah
Bir toplumu umursamaz alaydır
Ahir-i zamanda bu nasıl cenah
Şirki meşru kılmak ayıp olaydır
 
Dünyayı gözünde küçük görerek
Şirke düşüp nifak tohum ekerek
Göğe karşı merdivenler dikerek
Bir Firavun bu dünyaya ziyandır
 
Kurusun kuruya insan övenler
Layık olmayana önem verenler
Hataları görmezlikten gelenler
Kusurları örtbas etmek kolaydır
 
Kişi kıymetinden birazcık değer 
Saygıyla hürmeti bulursa eğer
Münkerlere büyük ödüller yağar
Bunlardan biride şanlı balaydır
 
Halkı doyurdular kelametlerle
Hakka isyan eder melanetlerle
Kul Yusuf der onca piramitlerle
Adına ad konmuş sanki talaydır
 
Yusuf Aslan

KUTSAL SOYDAN GELEN ARINMIŞ ÖRNEK
 
Bir örnek ararsan Ehli-beyt soyu
Kutsal soydan gelen arınmış örnek
Kirden temizlenmiş ter-temiz huyu
Her türlü sınavdan sınanmış örnek
 
Hasa'la Hüseyin giymiş alları
Hakkı zikrediyor tatlı dilleri
Muhammet Ali’nin cennet gülleri
Hakka ve hukuka inanmış örnek
 
Hem zahir alemde hemde batında
Bir ulu makamın yüce tahtında
Ruhlar aleminde rahman katında
Yaradan mevlaya adanmış örnek
 
Bilmem kimler çıkar öz davasına
Zalimin diyecek yok havasına
Kerbela çölünde, can pahasına 
Zalimler zulmüne direnmiş örnek
 
Kul Yusuf'um der ki yanıyor içim
Kendimden başkaya yetmiyor gücüm
Şah Hüseyin ile şah Hasan için 
Hakikat yolunda kur’an-mış örnek
 
Yusuf Aslan

GAYRİ BİRKAÇ MISRA EL YAZAMIYOR
 
Eskilerde yazmak şerefti şandı
Gayri birkaç mısra el yazamıyor
Ozanlar yazardı amma ya şimdi
Bir sözü yan-yana hiç dizemiyor
 
Akrabalar Emmi dayı bir çeşit
Kadın, kızı, oğlu, evi bir çeşit
İnsanlar bir çeşit köyü bir çeşit
Bu köy eski köye hiç benzemiyor
 
Mazlum olan zalimlerden ezildi 
Bu kader böylemi başa yazıldı 
Fesatlar elinden dostluk bozuldu 
Kul Yusuf’um çıkıp dost gezemiyor
 
Yusuf Aslan

SENİN TADIN VAR BALINDA
 
Çok yiğit insanın kara gözleri
Ne parada olur ne de pulunda
Arının kovanda Petek çözleri
Yar senin tadın var olan balında
 
Yaşam denen hayat bize mucize
Şu yokuştan sonra çıkarız düze
Bir gün belki kader gülecek bize
Sevdiğim yürürken hayat yolunda 
 
Dün zarar eyledik bu günde zarar
Sanmayın ki dostlar yarınımız kar
Ey yar hatırına verdim bir karar
Gözüm yoktur el alemin malında
 
Ceylanım bu dağlar seninle güzel
Hem bu günler hem de ezeli ezel
Bir sayısal çözer bir de tüm sözel
Elbet bunda aklı vardır kulunda
 
Kul Yusuf’um kimler muratlar alır
Kimi şan şerefle bahtiyar olur
İnsanoğlu mutlak bir değer bulur
Belki malda mülkte belki çulunda
 
Yusuf Aslan

HER ŞEY OLABİLİRSİN
 
Bire insanoğlu sen bu hayatta 
Unutma ki her şey olabilirsin 
Önemli olan şey yalan dünyada
Hayatta hep insan kalabilirsin
 
İnsanlık ilimden bekliyor İhsan 
Şaşarsın içimin derdini duysan
Eğitimde yoksun kalırsa insan
Karşında bin cahil bulabilirsin
 
Halkın istediği kolay bir geçit
Hayata yön verir akıllı mucit 
Ne sen seni incit, ne eli incit
Bak ki elden bir ah alabilirsin
 
Sözü hiç olunca sakalsız köse
Günden güne alır onu bir tasa
Başında birazcık aklın var ise
Gün gelir sel suya salabilirsin 
 
Hüseyin’in şehit olduğu gibi
Yunus’un denize daldığı gibi
Halil İbrahimin yandığı gibi
Yusuf’u da öyle yakabilirsin
 
Yusuf Aslan

GÜL MİSALİ AVUCUNA ALMALI
 
Gökleri bir mendil gibi dürerek
Gül misali avucuna almalı
Kitab-ı Mübin'de hakkı bilerek
Ömür boyu ona yakın olmalı
 
Tutmayı bilene Allah'ın ipi
Muhammed Ali'de bunu der idi
Hakkın deryasına bir dalgıç gibi
Dalıp - dalıp ilim irfan bulmalı
 
İsminin anılan evlere gidip
Hakkın varlığını özünde bulup
Gönülde Mevlayla beraber olup
Allah - Allah deyip bağlı kalmalı 
 
Yeryüzünde yoktur göğün direği
Bir gece çalabdan geldi burağı
Sonsuz ve zevalsiz nuru, çerağı
Kandil gibi gök kubbeye asmalı
 
Gözlerim kamaştı hak yapısında
Nur'u aksediyor gün batısında
Nefisler arınsın şah kapısında
Bir Kul Yusuf nefsi gibi ölmeli
 
Yusuf Aslan

BULMAZ MI SANDIN
 
Çıkar diyar diyar ararım seni
Araya araya bulmaz mı sandın
Bir cümle alemden sorarım seni
Seven sevdiğini sormaz mı sandın
 
Canım cananıma olsun hediyem 
Seni mutlu etmek yegane gayem 
Bire mühür gözlüm, kaç kere diyem
Sen beni yoluna ölmez mi sandın
 
Akan gözyaşımla anar dururum
Yedi düvel gezer arar bulurum
Ben senin yoluna dünden ölürüm 
Gadir kıymetini bilmez mi sandın
 
Gün gibi aşikar ay gibi yüzün
Yüreğimi hoşnut eylerdi sözün
Tatlı dillim benim her iki gözüm 
Tutup da bağrına sarmaz mı sandın
 
İnsan sevdiğini her yerde arar
Sensiz yaşamaksa külliyen zarar
Senin ile günü gün olunca yar
Bir daha Kul Yusuf gülmez mi sandın
 
Yusuf Aslan

ÖNCE SÖZÜ ALDILAR
 
Dünyadaki mazlumların dilinden
Konuşmadan önce sözü aldılar 
Kara gözlü balamları elinden
Çalıp özlerinden özü aldılar
 
Böylemi yazılmış alına yazı
Yüreklerden çıkmaz bu acı sızı
Hakan doğuracak nice Türk kızı
Varken, gidip gavur kızı aldılar
 
Baltacı oynattı göz İle kaşı
Bileğlemiş Katarina’ya dişi
Onun için verdi ser ile başı
O başı da kuzu-kuzu aldılar
 
Zalimler katletti Şah İsmail’i
Buna hiç kimsenin çıkmadı dili
Böylemolur hakkın vicdanlı kulu
Gidip Hatayi’den sazı aldılar
 
Kul Yusuf der unutulmaz bu ayıp
Mazlumları deve üstüne koyup
Hüseynin bacısı Zeynep’i soyup
Başında yağlığı bezi aldılar
 
Peygamberin evlatlarını soyup
Allah’ın verdiği ırzı aldılar
 
Yusuf Aslan

IŞIK SAÇMAK İÇİN YANMASI GEREK
 
Mum olmak kolaymı ıssız geceye
Işık saçmak için yanması gerek
Sırma kaplı defterde ki heceye
Hakikat bir cümle bulması gerek
 
Hak Erenler sorgu süal sormadan
Bismişah ya Allah Allah demeden
Cem olmadan dardivana durmadan
Boy abdesi alıp yunması gerek
 
Ali’nin konuşan sesinden dili
Elinin üstünde mevlanın eli
Edep ile maya Muhammed Ali
Diye hak mevlada kalması gerek
 
Muhammed’e koştu zor bi sırada
Neler neler oldu koca kürede
Kur’an azimüşşan fetih sürede
Her cüzüne bağlı olması gerek
 
Kılıcın bir ucu adaletini 
Diğer ucu temsil eder dinini
Muhammet Ali’nin Allah yolunu
Garip Kul Yusuf’un sürmesi gerek
 
Yusuf Aslan

YANMASAYDI GÖZYAŞLARI OLMAZDI
 
Şu divane gönlüm aşk ateşinde
Yanmasaydı gözyaşları olmazdı
Ateş düşmeseydi, her köşesinde
Alev alıp cayır - cayır yanmazdı
 
Bir selam bir sabah dosta olsaydı
Bu selam bu sabah başta olsaydı
Asırlar öncesi posta olsaydı
Güvercinler postacılık yapmazdı
 
Ululardan sohbet dinlemeseydik
Örf ve adetleri öğrenmeseydik
Ölümüze saygı göstermeseydik
Mezarlıkta mezar taşı kalmazdı
 
İlahi bir ışık yüzüne vursa
Yüzündeki nuru tüm alem görse 
Sevgi gökte güneş misali dursa
Gönlümüzde yanan ışık sönmezdi
 
Kul Yusufum Atatürk’le hepimiz
Bu vatan uğruna hepimiz biriz
İstiklal harbine girmeseydik biz
Geldikleri gibi geri gitmezdi

Yusuf Aslan

Biyografi
 
Bu günkü konuğumuz 1954. yılında Malatya / Fethiye’de dünya’ya gelen ancak ailesiyle birlikte Adana’ya yerleşen ve Adana’da ikamet eden yazar ve şair Yusuf Aslan.
 
Yusuf Aslan kendi ifadesiyle İlkokulu bitirdikten sonra memleketinde iş imkanı olmadığı için köyünü terk etmek zorunda olduğunu düşünerek Adana’ya göç etmiştir.
 
Adana’da bir hayli meşakkatli günlerin ardından altı yedi kişilik bir dokuma atölyesinde iş bulup çalışmaya başlayan yazarımız, emekli olduktan sonra, eskidende edebiyata gönül verdiğinden dolayı şiir fıkra ve makale yazmaya başlar!
 
2009. Yılında ilk romanı olan “Garip Mirto” romanını çıkartır.
 
2011. Yılında ikinci romanı olan “Fethiye’nin Işıkları” isimli romanını yazar ve bu romanı Cinius yayınları kitabevi tarafından yayınlanır.
 
2013. yılında Üçüncü romanı “Elif Kızın Kaderi” romanını çıkartır.
 
2016. Yılında dördüncü romanı olan “Karayılan” romanını Adana / Çukurova ilçe Belediyesi sponsorluğunda - Karahan kitabevi tarafından basımı yapılıp yayınlanır.
 
Yazarımızın yazmış olup halen basılmamış olan daha dört adet romanı bulunmaktadır!
 
Ayrıyeten, yazarımızın iki binin üzerinde şiirleri bulunmaktadır.
 
Yazarımızın gönül yolu ise yedi ulu ozanlarımızın gittiği o ulu yolu takip edebilmektir.
 
Ayriyeten, Azerbaycan’da Türk dünyası şairleri ve şiirlerinin yayınlandığı Antoloji şiir kitabında şiirleriyle birkaç kez katılma şansı olmuştur.
 
Halen Özbekistan’da Kıymetli Gülzira hanımefendinin şiirlerini Özbek lehçesine tercüme ederek, Facebook ulaşım yoluyla Özbekistan’dan dünya okurlarına ulaştırmaktadır.
 
 
 
Yazarımız evli ve iki oğlan bir kız olmak üzere üç çocuk babasıdır ve halen şiirlerini ve kitaplarını yazmaya devam etmektedir.



Kıymetli Yaşar Müdürüm
Şakirpaşa Cem evi yöneticisi olarak yıllardan beri halka hizmet etmeye çalışıyorum.
Ancak cem evi yönetimindeki bazı arkadaşlarımın ağrasif tavırlarından dolayı bu arkadaşlarımdan uzak kalmayı yeğledim.
01.12.2019 tarihinde çoğunluk sağlanırsa cem evi yönetiminin başkanlık seçimi var!
Çoğunluk sağlanamazsa 08.12.2019 tarihinde seçim olacak.
Ağrasif tavırlarından dolayı uzak kaldığım arkadaşlar birlikte seçime girecek olan kendi yönetim kurulunu belirlediler. Bende mevcut başkanımızla birlikte seçime gideceğiz.
Karşı grubun başkan adayı olan "Talip Güneşli" yıllar önce Ceyhan'ın Sarıbahçe köyünde bir adam öldürmüş hapse düşüp çıkmış!
Bana, bana bak beni tanıyorsun, "seni bitiririm" seni yaşatmaz hale getiririm "diyerek tehdit ediyor. Ayriyeten Hasan Uçar diye bir arkadaş ağrasif tavırlarıyla "gidip silahı getirip şu Yusuf'u vurup öldürmem lazım "diyerek o da bu şekilde beni tehdit ediyor. Öyle bir insanlarki ağızlarından çıkan lafları kulakları duymuyor. Mütemadiyen sözlü taciz ediyorlar! Allah sonunu hayra getire İnşallah.
Benim suçum ise bu arkadaşlardan ayrılmamdır. Niye ayrıldım? Çünkü bunların ağrasif tavırları var ve herkesi kırıp incitiyorlar. Sayın Müdürüm ola ki başıma her hangi bir hal gelirse, sebebi yukarıda isimlerini belirttiğim kişiler ve bunlara dur demeyen kendi yönetim arkadaşlarıdır.
Vatansever bir yurttaşınız olarak beni koruyup kollamak ve hakkımı aramanızı sizlere bırakıyorum.
Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evi Sekreteri
Yusuf Aslan. 


Kıymetli Cumhurbaşkanım!

Sayın. Recep Tayyip Erdoğan bey.
Devletimizin başı ve büyüğümüz olarak size bazı sıkıntılarımı aktarmaya çalışacağım.
Giden sene bir Perşembe günü Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evinde Cem ibadetimizi yaparken AKP Seyhan İlçe başkan yardımcısı Sayın. Sinan Altun Cem Evine gelerek ibadete katıldı.
Eyvallah baştacımız.
İbadet sonrası bana, eski Çalışma Bakanımız Sayın. Jülide Sarıeroğlu hanımefendinin Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evi ve derneğimizin tertipleyeceği aşure etkinliğine katılmak istediğini söyledi.
Ben de hay hay başımızın üzerinde yeri var Sayın. Bakanımızın.” Diyerek aşure etkinliğimize katılmasını canı gönülden istedim.
Sağolsun Bakanımız aşure etkinliğimize geldi ve karşılayan da ben oldum. 
Ancak daha sonra bazıları, Bakanı kim davet etti.” Diyerek araştırma içine girdiler.
Benim davet ettiğimi öğrenseler – belki de benimle husumet içinde olacaklar! ( Kimseye ben davet ettim diye söylemedim)
Bu seneki aşure etkinliğinin nasıl ve nerelerde yapılacağını Adana Alevi Platformu üstlendi.
Alevi platformunda yapılacak işleri her dernekten birer ya da ikişer kişi Platform başkanının bağlı olduğu derneğe giderek orada karar alıyorlar.
Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evinden ise bir kişi Alevi platformuna gidiyordu.
15. Eylül 2019'da Yüreğir İlçesi PTT Evleri Cem evinde ve 22. Eylül 2019 tarihinde Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evinde olmak üzere iki yerde aşure etkinliği yapılması için karar almışlar.

Ancak bu iki yerde de HDP Sempatizanı olan bazı dernek üyelerinin isteği doğrultusunda “İstiklal Marşı” okunmayacak diye (maalesef) böyle bir karar daha alıyorlar ve İstiklal Marşını okutmadılar. Bu çok üzücü bir durum.

Kıymetli Cumhurbaşkanım - Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evi ve derneğinin 2019 Aralık ayında Başkanlık seçimi için kongresi var.
Ancak Cem Evinin nerede olduğunu bilmeyen, kim oldukları bellisiz pek çok bindirilmiş üyeler var.

Bu üyelerin başkalarına hizmet ederek bir arka bahçe yaratacaklarından endişeliyim.
Sayın. Cumhurbaşkanım. Affınıza sığınarak düşündüğüm son çare (İsmimin saklı tutulmasıyla birlikte) İstiklal Marşı’nı bilerek okutulmadığından dolayı - Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evi ve derneğine “Kayyum” atamasını yüce şahsınızdan istirham - arz ve rica ediyorum.

Selam ve saygılarımla

Şakirpaşa Mehmet Demir Cem Evi Ve Derneği / Adana
Sekreter
Yusuf Aslan

 xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Değerli Canlar!

Bana sucu bucu oldu diyerek karalama kampanyası başlatmışlar.

Ben nasıl sucu bucu olmuşum onu sizlere anlatayım.

1: Hocaoğulların oradan ( Rahmetli Veysel Demir'in oraya)  Cem evimize göçtüğümüzde su saati bağlatmıştık ama ilk ay 700. Tl su parası geldi. Eğer su parası böyle gelirse Cem evi olarak bunun altından kalkamayız deyip o zamanki Belediye başkanı Hüseyin Sözlünün yanına gidip su faturasını göstererek bizim bunu ödeyecek gücümüz yoktur mümkünse belediyeye bağlat ki su parası ödemekten kurtulalım dedik. Başkanda sağolsun bağlattı. Kötülük mü yapmışım.

2: bir hanımefendi hapisten yeni çıkmış, Maddi durumu zayıftı. Yardım almak için bu hanımefendiyi belediyeye götürdüm. 500. Tl para yardımı ve aylık gıda maddesi alması için kredi kartı aldım. Daha sonra kaymakama rica ederek kömür aldım. Kötülük mü yapmışım.

3: bir arkadaşımızın torununu ehliyete yazdırdım. Normalde 1100. Tl olan ehliyet masrafını 700. Tl ye bağladım. Ayriyeten stajyer olması için belediyeye götürüp birinci sırada yazdırdım. Hem maaş aldı hem stajyerliğini yaptı. Kötülük mü yapmışım. Ya da yaptık.

4: İhtiyacı olan bazılarının ismini kaymakama vererek kömür yardımı aldım. Kötülük mü yapmışım.

5: Bazı canlarımızın gıda ihtiyaçlarını gidermesi için belediyenin dağıttığı kredi kartına yazdırdım ama incelemede kredi kartı vermeyi uygun bulmamışlar. Ancak kredi kartını almak için önlerine düşüp gittim. Kötülük mü yapmışım.

6: Bir felçli hastamız vardı, buna bir akülü araba lazımdı. Belediye başkanı cem evimizi ziyarete geldiğinde hastamızı göstererek buna bir akülü araba lazım dedim ve arabayı aldık. Kötülük mü yapmışım.

7: Hasta olup ta bana haber edenlere yardımcı olmak için hep koştum. Kötülük mü yaptım.

8: Bazı canlarımızın Avukatlık işleri olmuş – Bana gelip kendilerine yardımcı olmamı istediler – önlerine düşüp bazı Avukat Bayan ve beye giderek sorunlarına halçare bulmaya çalıştık! Kötülük mü yapmışım.

9: Bir belediye başkanıyla görüşme talebinde bulunduk ama özel kalemdeki bayan randevu vermiyordu. Özel kalem olan o hanıma bir şiir yazarak kendisine gönderdim, şiirden 10. Dakika sonra yarın şu saatte başkanla görüşebilirsiniz diye bana yazdı ve gidip başkanla görüştük. Kötülük mü yapmışım.

10: Zeydan başkan sağolsun cem evi için arsayı aldı. Aşure etkinliğimize gelen Zeydan başkanı hasan uçarla ben, Başkanı bir kenara çekerek kendisine, başkanım şimdi cem evimizin başkanı kürsüye çıktığında, Zeydan başkanımız arsamızı aldı. Çok sağosun Varolsun ben biliyorum ki cem evimizide yapacak” diyecek bundan haberin olsun. İnşallah cem evimizi yapacaksın” dediğimizde - şişirin şişirin beni diyerek güldü ve tamam dedi. Zeydan başkandan ayrılıp Niyazi başkana gidip bu durumu izah ettik ve o aşure etkinliğinde cem evi yapmayı garantilemiştik. Bu işlerden yönetimden hiç kimsenin haberi yoktu ve o anda işi bağladık. Kötülük mü yaptım ve ya yaptık.

11: Cem evinin projesi çizilirken Mühendis beye - Mühendis bey ikimizde Malatyalıyız - şimdi bu cem evinin asansörü olmayınca yaşlılarımız çıkmakta zorlanacaklar hatta Malatya’lıların çizdiği cem evi projesi ancak bu kadar olur diyecekler - gel bu cem evine birde asansör koyalım." deyince, mühendis bey yüzüme bakarak tamam Yusuf abi dedi. Kötülük mü yapmışım.

12: Başkan adayı Talip Güneşli bir bankadan kredi çekmiş ama meblası ve ödemeleri çok yüksekti – önüne düşerek o bankadan başka bir bankaya transferini yaptırdım.

Yaklaşık  15. 000. Tl kazanç sağladı. Değerli canlar şimdi size soruyorum. Ben bunları yaparken kötülük mü yapmışım.

 

 

Ben her ne yaptımsa Cem Evimizin bir adım daha ileriye gitmesi için yaptım. Bundan sonrası taktir sizlerin.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Not; Bu "Dar Duası" Hakka yürüyen canın kırkıncı günü kabrinde okunan duadır!

Bismi Şah Allah Allah

Kırkıncı günü hakka yürüyen canın kabrinde okunan duadır. Çağırdık üçlere bu göçen can için.
Ölmeyip don değiştiren can için, geldik halka olduk! Hakkın yolunda el bağladık can cana, geldik göçen canın huzurunda,
Darında durduk, Ya Allah, Ya Allah, Ya Allah.
Divanına durduk, Ya Muhammed, Ya Muhammed, Ya Muhammed.
Keremine sığındık, Ya Ali, Ya Ali, Ya Ali.
Bağışla bizi Ya Haticetül Kübra!
Sabır ver Ya Fatümetül Zöhre!
İnayet eyle Ya Oniki İmamlar!
Elinden tutun Ya Ondört Masumu Paklar!
Yolunu gösterin Ya Onyedi Kemerbestler!
Ceminize alın Ya Kırklar!
Bağışlama senin yüzün suyun hürmetine!
Ya Hacıbektaş-i Veli yardımlarınızı esirgemeyin!
Ya Rum Erenleri kerem kılın!
Ya Anadolu Evliyaları her türlü haşereden koru!
Ya Fahri kainat Rahmetini ver!
Ya Seyit Nesimi güllerini üzerine serp!
Ya Mansur-i ebedi hoş kokularla ihsan eyle!
Ya Abdal Musa Duvazı imamla karşıla!
Ya Pir Sultan Abdal Semahını yürüt!
Ya Karadonlu Can Baba şerbetini içir!
Ya Hızır İlyas Meleklerini gönder!
Ya Cebrail incitme hakka yürüyen bu canı!
Ya Şah-ı Şehid-i Kerbela hazineni bağışla!
Ya Sar-u Saltık gecelerini aydınlat!
Ya Pirim cümle Abdalan gündüzlerini seyran eyle!
Ya Pirim Devreşan geride kalanlarını matemden kurtar!
Ya Eba Müslüm-i Horasan, Kırkının çıkmasına yardımcı ol!
Ya Selman-ı Farisi, Ya Selman-ı Farisi, Ya Selman-ı Farisi, başı bedenden incitmeden al götür!
Ya Didar-ı Mansur, sevgili canımızı sana emanet ettik!
Ya Gözcü Karaca Ahmet, Duamızı sana sunduk!
Ya Muhammed Mustafa, kapının ve yapının bedenini sıkı tutasın!
Ya İmam Ali, hizmetlerini ibadetli kılasın!
Ya Hasan-ül Askeri
Ya İmam Muhammed Mehdi,
Dil bizden nefes Pirimden, kabulü’de yüce Allah’tan ola!
Gerçeğe Hü, Mümine Ya Ali.

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
Görüntünün olası içeriği: Melis Aslan, selfie ve yakın çekim

MELİS’İN GÜNLÜĞÜ

Sevgili okurlarım Hasan sabah kalktığında elini yüzünü yıkar, kahvaltısını yapar. Daha sonra Berk ve Duygu’nun yanına giderek onlarla zamanını geçirir! Daha sonra öğle yemeği için, ekmek almaya Salih bakkala giderken yolda Salim diye bir hasmıyla karşılaşınca sinirlenir ve cebinden çakı bıçağını çıkarıp Salim’i Salih’in bakkalının içine sokarak kapıyı üzerine kilitler.
Orada birbirlerine giren iki husumetten biri olan Hasan Salim bakkalı bıçak darbeleriyle öldürür.
Bunu gören Şeyma hemen Hasan’ın ailesinin evine giderek olayı anlatmak ister.
Ama Hasan bu durumun farkında olunca, ailesine olayın anlatılmaması için Şeyma’yı da tehdit eder.
Fakat Hasan’ın annesi Emine hanım oğlunu görünce şüpheye düşer ve aniden odaya girerek. “der ki oğlum sen bugün dışarıda neler yaptın, bana açıklama yaparmısın “diye sorduğunda?
Hasan annesinin karşısında sessiz kalmayı tercih eder. Ve daha sonra geveleyerek sabah kalkıp elimi yüzümü yıkadım, daha sonra Berk ve Duygu’lara gittim. “der.
Ancak Annesi Emine hanım bu konuşmaya inanmayarak odadan geri dışarıya çıkınca burnuma pis kokular geliyor, burada bir çeşit dolaplar dönüyor “diye düşünmeye başlamıştı. Daha sonra Hasan’da evden dışarıya çıkarak arkadaşı Can’ın yanına gider.
Hatta Can’ın kız kardeşi Sema’yı görünce, o an Sema’ya aşık olur.
Daha sonraları Hasan ile Sema birlikte yemeğe çıkarlar.
Bir gün yemek yerlerken evlenme teklifinde bulunur, hatta Sema tabağında bir alyans yüzüğü görünce çok şaşırır.
Bu şaşkınlığıyla birlikte Hasan’ın bu nazik teklifine olumlu bakarak Evlenme teklifini kabul eder.
Aradan bir hafta geçince birbirleriyle aralarında konuşurlarken, Hasan Sema’ya ben seninle arkadaşlığımı aileme anlattım.
Ailem de seni kendilerine gelin olarak kabul gördüler. “diye söylediğinde Sema’da buna çok sevinmişti.
Ancak Hasan Sema’ya eğer senin ailenin de bu işe rızalığı varsa, yarın seni istemeye geleceğiz. “der.
Sema ise evlerine gittiğinde ailesine bu durumu anlatarak kendisini istemeye geleceklerini bildirir.
Sema’nın ailesi de “tamam kızım hayırlı gelsinler. “diye cevaplar. Hasan ve ailesi kız evine geldiklerinde, Sema misafirlerine kahve yapmak için mutfağa gider.
Tüm fincanların içinde bir fincanı tuzlu kahve yaparak odadaki misafirlere ikram da bulunurdu.
Ancak tuzlu fincanı Hasan’a ikram etmişti. Hasan’ın babası Ahmet bey ve yanındakiler kahvelerini yudumlarken Ahmet bey ev sahibesine, sebebi ziyaretmiz sizlerle hısım akraba olmaya geldik.
Hısım akraba olmak için, önce dünür olmak lazım.
Bu vesileyle kızınız Sema’yı oğlumuz Hasan’a Allah’ın emriyle, Peygamberin kavliyle istiyoruz der.
Sema nın babası eh çocuklar birbirini görmüş beğenmişler bize de vermek düşer diyerekten verdim gitti der.
Ve herkes alkışlayarak tebrik ederler ve bir süre düğün konuştuktan sonra Hasan ve ailesi evlerine gider ve arasından 15 gün geçer şanına layık bir düğün yaparlar.
Evlenirler Hasan ın ve Sema nın arkadaşları bekar oldukları için darısı başım der içten. Sema çiçeği atar çiçeği tutan kişi Sema nın en sevdiği çocukluk arkadaşı olan Elif çiçeği yakalar Sema nın diğer arkadaşları üzülür fakat üzüldüklerini belli etmezler.
Misafirler gittikten sonra her iki tarafın en yakın akrabaları ve en yakın arkadaşları birer oyun havası oynayarak düğün salonu kapatarak evlerine  giderler ve ertesi günü kına olur adet ten olduğu için gelin avucunu açmaz  ve kaynanası gelip avucuna bir adet cumhuriyet altın koyarak gelin avucunu açar ve altının üzerine kına koyarlar ve gelin kayınvalidesini ve annesinin elini öperek oyun havası oynarlar kına bitince bütün misafirleri uğurluyorlar ve ardından kendileri evlerine gider aradan 8 gün sonra gelin evi ne çeyiz gelir . Çeyiz geldikten 2 gün sonra Ürgüp e balayına giderler.
Ürgüp ü beğenerek Ürgüp e yerleşirler ve orada 2 çocuk sahibi olan hasan çok ama çok sevinir her iki çocuktan bir tanesi 10 yaşında trafik kazasından Allah ı rahmetine kavuşur ve çocuğun yılı çıkar ve aile hayla çok üzgündür baba ve anne üzgün, üzgün işe gitmek zorundadırlar. Baba eve bir not bırakır not ta şöyle yazar

Sevgili ailem biliyorum bana kızacaksınız ama ben bu şekilde yaşayamam ben bir katilim ve ben teslim oluyorum ben karakola gidiyorum kendinize iyi bakın elveda ailem elveda yazar.

Sema eve geldiğinde eşini göremez ve kızını çağırır kızı ağlamklı bir şekilde annesin notu verir annesi okur okumaz kızım haydi hazırlan der.
Karakola gider ve Hasanı görür Hasan a bir takım kıyafet verir! Aradan 19 yıl geçer yine anne ve kız Hasan ın yanına giderler, Karakolda hasret giderirken sonra kızları baba sen ne zaman çıkacaksın bu nezarethane der baba yarın yılbaşı değimli evet der.
kızı e o zaman ocak ayının son gününü bekleyin diyince her ikisi de sevinir ve ocak ayının son günü geldiğinde çok güzel bir kutlama yaparlar

Ama aileler Hasana biraz kızmışlardır ama olsun ölümden başka her şeye çare vardır değil mi arkadaşlar, e bu aile de unutur Sema 39 yaşında vefat ettikten sonra kızları Beril ve babası Hasan ağlamaktan helak olurlar.
Ama Semanın isteği yerine gelmiştir.
Sema’yı oğlunun yanına gömerler anne oğul cennete giderler.

Sema nın öldüğünü duyan eş dost akraba da çok üzülür.
Hasan kızı Beril e annesi Sema yı unutturarak 2. Evliliğini düşünmektedir. Birgün Hasanın çalıştığı yere güzel mi güzel tatlı mı tatlı bir hanımefendi orada işe başlar.
Hasan ve bu güzel hanımefendi Ela hanım da dul dur eşini kaybettikten sonra kendine eş arar ve işyerindeki hasan a aşık olur tabiî ki Hasan da Ela hanıma boş değildir.
Aradan bir müddet geçince bir yemeğe çıkarlar ve orada Hasan yere çömelerek evlenme teklifi eder.
Ela da bu teklifi kabul eder ve evlenirler aradan 3 yıl geçince Ela ve Hasan’ın bir erkek çocuğu olur. İsmi ne diye sorduklarında cevapları şöyle olur bebeğimizin adı Çağrı derler ve Çağrı büyüyüp bir delikanlı olur.
Hani bu dönemlerde ergenlik vardır ya Çağrı da işte o ergenlerden biridir. Ailesi ona karışırsa şu şekilde cevap verir ben ergenim bana karışmayın der. Çağrı Beril Hasan ve Ela bir gün yemeğe dışarı çıkarlar çok mutlulardır.
Bu aile çok mutludur.
Bir gün oğulları olan Çağrı eve kız arkadaşını getirerek babasına evlenmek istediğini söyler.
Babası bu durumu olumlu bularak şöyle der. Kızım senin ailenin rızası var mı kız ben ailem öldü bir tek küçük kardeşim Esma var.
Hasan peki o zaman düğün hazırlıklarına başlayalım der.
Birkaç telefon konuşması ile bir salon ayarlar ve Çağrı ile kız arkadaşı olan Esra ile düğün davetiyesi bastırırlar.
Bütün düğün hazırlıkları bitince düğün yerine gelen gelin ve damat solan girince herkes onları alkışlar ve nikah memuru gelir şu soruları sorar.
Sayın Esra Hanım hiçbir baskı altında kalmadan özgür ve hür iradeniz ile Sayın Çağrı beyi eş olarak kabul ediyormusunuz dedi?
Gelin hayır dedi ve Çağrı’yı sevmediğini onunla parası için evlendiğini beyan etti erkek tarafı ve Çağrı salonu terk ettiler.
Çağrı odasına girip evlenmeyeceğine tövbe etti ve yarınki

 

 


"Bu dünyadan bir "Garip Mirto" sessizce gelip geçti"
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol